Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    Türkiye’nin Avrupa Savunma Sanayisindeki Yükselişi

    Türkiye’nin Avrupa savunma sanayisindeki yükselişi, stratejik yatırımlar, yenilikçi projeler ve uluslararası iş birlikleri ile şekilleniyor. Bu makalede, Türkiye’nin savunma sanayisindeki gelişmelerini ve gelecekteki potansiyelini keşfedin.

    Türkiye'nin Avrupa savunma sanayisindeki yükselişi, stratejik yatırımlar, yenilikçi projeler ve

    Türkiye, İtalya’dan İspanya ve Portekiz’e kadar uzanan geniş bir sanayi ağının merkezinde konumlanmaktadır. İspanya’nın TUSAŞ’tan Hürjet almayı düşünmesi ve Leonardo ile Baykar arasındaki iş birliği çerçevesindeki yeni anlaşmalar, Türk şirketlerinin Avrupa savunma ekosisteminde ne denli vazgeçilmez ortaklar haline geldiğini gözler önüne sermektedir. Avrupa Politika Analizi Merkezi (CEPA) Daimi Araştırmacısı ve NATO2030 bursiyeri Federico Borsari, Avrupa savunmasındaki dönüşüm ve Türkiye’nin bu süreçteki kritik rolü üzerine AA Analiz için önemli değerlendirmelerde bulundu.

    Stratejik Bir Dönüşüm: Bayraktar TB2 SİHA’ların Ötesinde

    Stratejik Bir Dönüşüm: Bayraktar TB2 SİHA’ların Ötesinde

    Türk SİHA’ları dünya genelinde manşetlerde yer alırken, savunma ekosisteminde çok daha derin ve köklü değişimler yaşanmaktadır. İtalyan Leonardo ile Baykar arasındaki iş birliği, yalnızca Avrupalı elektronik sistemlerin Türk SİHA’larına entegre edilmesiyle sınırlı kalmayıp, Türk ve Avrupa savunma sanayilerinin daha önce görülmemiş bir uyum içinde çalıştığı yeni bir modelin ortaya çıkmasına olanak tanımaktadır. Bu dönüşümü anlamamıza yardımcı olabilecek birkaç önemli gelişme öne çıkmaktadır:

    • İspanya’nın 20 Aralık 2024’te Türkiye’den 24 adet Hürjet jet eğitim uçağı tedarik etmek üzere bir mutabakat zaptı imzalaması. Bu anlaşma, İspanyol sanayisinin de projeye katılımını içeriyor ve Avrupa’nın Türk havacılık sanayisine yönelik değişen bakış açısını yansıtıyor.
    • Türk Havacılık ve Uzay Sanayii’nin (TUSAŞ), Avrupa savunma şirketleri ile ileri düzey hava platformları üzerine geliştirdiği ortak projeler, Türk ve Avrupa savunma sanayileri arasındaki teknolojik sinerjinin giderek arttığını göstermektedir.
    • Türkiye’nin Piaggio aracılığıyla F-35 bileşen üretimine dahil olma ihtimali, bu satın alımın stratejik değerini pekiştirirken, yeni iş birliği alanlarının kapısını aralamaktadır.

    Hürkuş: Türk Savunma Sanayisinin Dönüşümünü Tetikleyen Unsurlar

    Hürkuş: Türk Savunma Sanayisinin Dönüşümünü Tetikleyen Unsurlar

    Bu dönüşümün arkasındaki temel unsurlardan ilki, Türkiye’nin son 10 yılda savunma ekosistemine yönelik geliştirdiği yaklaşımdır. Türk savunma şirketleri, artık yalnızca ürün satışı yapmakla kalmayıp, Avrupa’nın savunma altyapısının merkezinde stratejik bir konum elde etme yolunda önemli adımlar atmaktadır. Örneğin, İtalya Sanayi Bakanı Adolfo Urso’nun Piaggio Aerospace’i “stratejik bir varlık” olarak nitelendirmesi ve Baykar’a satışını onaylaması, Avrupa hükümetlerinin Türk savunma şirketlerine bakış açısının köklü bir değişim geçirdiğinin bir göstergesidir. Bu durum, yalnızca pazara erişimle sınırlı değil; Türk şirketleri, Avrupa’nın savunma sanayi ekosisteminin ayrılmaz bir parçası haline gelmektedir.

    İkinci önemli unsur, geleneksel teknoloji transferi modelinin yerini daha eşitlikçi bir ortaklık yapısına bırakmasıdır. Leonardo’nun CEO’su Roberto Cingolani, Baykar ile yapılan anlaşmayı “olağanüstü bir birbirini tamamlama” örneği olarak tanımlamaktadır. Savunma sanayisinin birçok önemli ismi, Türk şirketlerinin sağladığı önemli kabiliyetlerle Avrupa savunma sanayisine kayda değer bir katkı sunduğunu kabul etmektedir. Özellikle insansız sistemler alanındaki Türk uzmanlığı, dünya çapında bir referans noktası haline gelmiştir. Ancak mesele yalnızca SİHA’larla da sınırlı değildir; TUSAŞ’ın altıncı nesil savaş uçağı teknolojisi üzerindeki çalışmaları, Türk şirketlerinin havacılık inovasyonunda sınırları zorladığını göstermektedir.

    Üçüncü unsur, bu dönüşümün etkilerinin yalnızca bireysel şirketler ya da projelerle sınırlı kalmamasıdır. Türkiye’nin AB’nin Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği (PESCO) gibi savunma inisiyatiflerine potansiyel katılımı, NATO ve AB savunma çabaları arasındaki uzun süredir devam eden boşluğun kapatılmasına yardımcı olabileceği gibi, NATO müttefikleri için daha geniş bir teknoloji ve kabiliyet yelpazesi sunabilir.

    İleriye Nakış: Türkiye ve Avrupa Savunmasının Geleceği

    Türk-AB savunma iş birliği, Avrupa savunmasının kritik bir dönemi içerisindedir. Avrupa hala büyük ölçüde dış tedarikçilere bağımlı konumda ve Türk şirketleri, kendilerini bu bağımlılıklara alternatif bir stratejik ortak olarak konumlandırmaktadır. Bu entegrasyonun olumlu etkileri bulunmakla birlikte, bazı zorluklar da mevcuttur. AB’nin son analizleri, ikili iş birliklerinin artmasına rağmen daha geniş kapsamlı entegrasyonun hâlâ ciddi engellerle karşılaştığını göstermektedir. Ancak stratejik faydalar giderek daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. AB’nin son savunma girişimleri, savunma sanayisindeki parçalanmayı azaltmaya ve sanayi iş birliğini güçlendirmeye odaklanmaktadır. Türk şirketleri, tam da bu alanlarda kendilerini kanıtlamış durumdadır ve dolayısıyla gelecekte umut vaat eden bir yol bulunmaktadır.

    Türk savunma şirketleri, artık yalnızca Avrupa’nın tedarikçisi değil, aynı zamanda Avrupa savunma sanayi temeli inşa eden bir mimar haline gelmektedir. İspanya’nın TUSAŞ’tan Hürjet almayı düşünmesi ve Leonardo-Baykar iş birliğinde ileri düzey elektronik alanındaki anlaşmalar, Türk şirketlerinin Avrupa savunma ekosisteminde ne denli vazgeçilmez ortaklar haline geldiğini açıkça göstermektedir. Dünyanın en büyük 50 havacılık firması arasında yer alan iki Türk şirketiyle birlikte, bu dönüşüm başlangıçtaki en hassas evresini geride bırakmış ve sürdürülebilir bir büyüme yolunda hızla ilerlemektedir.

    Ancak, Almanya, Birleşik Krallık ve özellikle de şimdiye kadar bariz jeopolitik nedenlerle Türk savunma şirketleriyle iş birliğine girmekte daha temkinli olan Fransa gibi temel Avrupa savunma güçlerinin yaklaşımlarını değiştirerek diğer Avrupa ülkelerinin izinden gidip gitmeyecekleri henüz netlik kazanmış değildir. Kısa vadede daha kapsamlı sanayi ortaklıklarının gerçekleşmesi zor görünse de, ikili iş birlikleri ve Türk şirketlerinin Avrupa savunma programlarına dahil edilmesi, uzun vadede daha derin bir iş birliğini tetikleyebilir. Sanayi entegrasyonunun artışı, askeri operasyonlarda iş birliğini daha sorunsuz hale getirebilir. NATO çerçevesinde ortak eğitimlerin artmasıyla birlikte daha güçlü bir savunma ekosisteminin oluşması mümkündür.

    Bu bağlamda, Türk ve Avrupa savunma sanayileri arasındaki geleneksel sınırlar giderek ortadan kalkarken, daha entegre bir Avrupa savunma sanayi tabanının ortaya çıkması beklenmektedir. Bu durum, yalnızca Türk şirketleri için değil, aynı zamanda Avrupa’nın savunma kapasitesinin artırılması açısından da önemli bir fırsat sunmaktadır.

    KAYNAK: AA