Cumhurbaşkanlığı İrtibat Başkanlığı tarafından düzenlenen ” Suriye’nin Güvenliğinde Türkiye’nin İstikrarlaştırıcı Gücü Paneli”nin ikinci oturumu, “Türkiye’nin Güvenlik Politikaları ve Terörle Mücadele” başlığıyla Ankara’da gerçekleştirildi.
Moderatörlüğünü ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan’ın yaptığı oturuma, Altınbaş Üniversitesi Rektörü ve Cumhurbaşkanlığı Dış Politikalar ve Güvenlik Kurulu Üyesi Prof. Dr. Çağrı Erhan, Ulusal İstihbarat Akademisinde vazifeli ve Cumhurbaşkanlığı Dış Politikalar ve Güvenlik Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde misyonlu ve ATAUM Müdürü Çınar Özen, Ankara Toplumsal Bilimler Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde misyonlu ve Insight Türkiye Dergisi Editörü Prof. Dr. Muhittin Ataman ve Ulusal Savunma Üniversitesi Deniz Harp Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Abdullah Erboğa katıldı.
Prof. Dr. Erhan, panelde yaptığı konuşmada, Türkiye için Suriye’nin Orta Doğu’da yürüttüğü siyasetlerin en kıymetli halkalarından bir tanesi olduğunu belirterek, “Türkiye için Suriye sadece Suriye değildir.” dedi.
Suriye’nin, Türkiye için ne kadar önemli olduğunun 2012’den sonra yaşananlarla görüldüğünü belirten Erhan, savaş sırasında Türkiye’nin sosyolojik, ekonomik ve güvenlik olarak etkilendiğini hatırlattı.
Erhan, o dönemde Türkiye’nin yalnızca Suriye odaklı siyaset yürüttüğünü düşünmemek gerektiğini söyleyerek, Suriye’ye ilişkin “güvenlik” denildiğinde dört ana konunun öne çıktığını vurguladı.
Bunlardan birinin, “sınır güvenliği” olduğunu kaydeden Erhan, Türkiye’nin Suriye ile en uzun hududa sahip olduğunu ve bu sonların korunması gerektiğini anımsattı.
Erhan, ikinci ana mevzunun da, “insani güvenlik” boyutu olduğunu kaydederek, “Milyonlarca Suriyeli içeride yer değiştirdi, daha fazlası komşu ülkelere sığındı. Türkiye de 10 yılı aşkın süredir Suriyelilere misafirperverlik yaptı” diye konuştu.
Bir öteki ögenin Suriye’nin “yeniden inşa süreci” olduğunu kaydeden Erhan, bunun güvenlik açısından son derece önemli olduğunu ve atılacak herhangi yanlış bir adımın büyük problemlere yol açabileceğini vurguladı.
Prof. Dr. Çağrı Erhan, son olarak, “terörle mücadele”nin, Türkiye açısından Suriye’nin en kıymetli hususlarından biri olduğunu vurgulayarak, Suriye’de, terör örgütlerinin uzantılarının farklı isim altında varlık gösterdiğini anlattı.
Türkiye’nin bölgesel etkisi
Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, Türkiye’nin son yıllarda Suriye politikası çerçevesinde büyük bir sabırla ve ince bir strateji izlediğini anlattı.
İran ile Rusya’nın Suriye’deki etkisinin azalmasıyla Türkiye’nin bölgede öne çıktığını belirten Güney, Suriye’de Fırat Nehri’nin doğusunda işgalini sürdüren terör örgütü PKK/ YPG tehdidi ve Suriye’deki ABD askeri varlığının nasıl çözümleneceğinin Türkiye için önemli olduğunu anlattı.
Prof. Dr. Güney, küresel kırılmaların yaşandığı ve bölgesel jeopolitiğin değiştiği bir dönemde Türkiye’nin bölge ülkeleriyle temas halinde olduğuna dikkati çekerek, kurulan küçük ölçekli irtibat sistemlerinin daha süratli karar ve hareket alınmasına yardımcı olduğunu kaydetti.
“Türkiye’nin bölgede attığı adımlar son derece başarılı”
ATAUM Müdürü Özen de Suriye’deki gelişmelerin Türkiye için çok olumlu olduğunun altını çizerek, “Ama iyimser olmak için erken. Çünkü risklerin çok büyük olduğu bir bölgede ve üzerinde hesap yapan büyük devletlerin biraz da hesapları bozulduğu için muhtemelen alternatif planlarla şu anda olumlu olan resmi olumsuza dönüştürmeye çalışacakları bir döneme gireceğiz.” dedi.
“İşin daha büyük, zor ve riskli kısmına” yeni başlandığını kaydeden İtina, “Onun için biraz büyük resme bakmakta fayda var diye düşünüyorum. Büyük resme baktığımız zaman doğal olarak ABD ve işbirliklerinin stratejilerine odaklanmamız gerekiyor. Çünkü sonuçta ABD bu bölgeyi şekillendirmeye çalışıyor.” diye konuştu.
Özen, bölgenin yine şekillendirilmesi, yeni bir jeopolitik dizaynla yapılandırılması sürecinde merkezde İsrail’in durduğu ihtimalini hatırlatarak, “Yıllar sonra İsrail artık son derece pervasızca, Orta Doğu’da her yere direkt kuvvet kullanabiliyor. Lübnan’a kadar uzanmıştı. Eğer Suriye’deki ihtilal başarılı olmasaydı muhtemelen İsrail Lübnan’da çok daha ileriye gidecekti.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bölgede attığı adımların son derece başarılı ve Türkiye için çok olumlu olduğunu belirten İhtimam, “Türkiye için belki de çok uzun yıllardır en önemli, en kritik jeopolitik bir adım atıldı ama bundan sonraki aşamada genel olarak bölge jeopolitiğinde özellikle Suriye üzerinden Türkiye, İsrail’le karşı karşıya gelecek. Bu kaçınılmaz.” dedi.
Türkiye’nin güvenlik politikaları ve terörle mücadele tedbirleri
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Muhittin Ataman ise Türkiye’nin son devirde terörle çaba stratejisinde “paradigma değişimi” yaşadığını belirterek, Türkiye’nin terörle mücadelede ulusal, küresel ve bölgesel bağlamda çok önemli tedbirler aldığını vurguladı.
Türkiye’nin terörle çabayı hudut ötesine taşıyan ve bunu tesirli halde yürüten bir devlete dönüştüğünü kaydeden Ataman, “Türkiye eğer bölgesel ölçekte terörle mücadelede mutlak bir üstünlük sağlamak istiyorsa Irak’ın da Suriye’nin de devlet kapasitelerini artırmak zorunda.” dedi.
Milli Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Abdullah Erboğa da, Türkiye’nin Orta Doğu’da sadece tüm ülkelerin istikrara kavuşması isteğinin olduğunu belirterek, Türkiye’nin güvenlik politikalarına bakıldığında temel meselenin terör örgütü PKK’nın Suriye’deki varlığı olduğuna işaret etti.
Türkiye ile Suriye’nin istikrarının birbirine büsbütün bağımlı duruma geleceğini vurgulayan Erboğa, “Suriye’de yaşanan bir istikrarsızlığın Türkiye’yi etkilememe lüksü yok. Türkiye’de yaşanan bir istikrarsızlığın da Suriye’yi etkilememe lüksü yok.” tabirlerini kullandı.