“Bir Şehir Tarihçisinin Portresi İbrahim Hakkı Konyalı ve Üsküdar” paneli Muamma Kahve Üsküdar’da gerçekleştirildi.
Yazar Belkıs İbrahimhakkıoğlu, İbrahim Hakkı Konyalı’nın aile dostu olduğunu belirterek, Üsküdar Selimiye’de oturduğunu ve kitaplara sığmayacak kadar güzel bir ömür geçirdiğini söyledi.
İbrahimhakkıoğlu, Konyalı’nın Türkiye için yaptığı çalışmaların gelecek jenerasyonlar için çok büyük kazanımlar olduğunu vurgulayarak, “İbrahim Hakkı Konyalı, mütevazı ve basit yaşayan bir insandı. Sade insanlar, yapıp ettikleriyle mutlu olabilen insanlardır. Onlar yaptıklarını aşk ile yapar. O da böyle bir insandı. Konyalı, memleket davası için azimle, idealistçe, alimce gayret gösteren bir isimdi. Kendisini rahmetle anıyorum.” dedi.
“Konyalı, ‘Osmanlı tarihiyle ilgili bir mesele yazacaksanız, Bulgaristan’a kaçırılan evrakları incelemeden yazamazsınız!’ derdi”
Konyalı’nın zor ve sıkıntılı bir hayatının olduğuna dikkati çeken İbrahimhakkıoğlu, şunları aktardı:
“O, biraz hırçın bir insandı fakat onun bu hali, nefsi için değil emek verdiği işlerin değerinin bilinmemesindendi. Çünkü o, memleketi için çalışan birisiydi. O, memlekete yapılan birçok ihanete şahitlik etmişti. Bunlardan birisi Şemsi Paşa Kütüphanesi’nden kurtardığı yapıtlardır. O, kütüphanedeki yapıtların Bulgaristan’a satıldığını öğreniyor. İlgili makamlara müracaat ediyor ve eserlerin bir kısmını kurtarıyorlar. Fakat eserlerin büyük kısmı denize dökülüyor, geri kalanı ise Bulgaristan’a kaçırılıyor. Konyalı, ‘Osmanlı tarihiyle ilgili bir mesele yazacaksanız, Bulgaristan’a kaçırılan evrakları incelemeden yazamazsınız.’ derdi. O eserlerin önemini en iyi anlatan, onun bu sözüdür.”
“Konyalı, ilerleyen yaşına rağmen herkesi ve her şeyi takip ediyordu”
Yazar Mustafa Özdamar da İbrahim Hakkı Konyalı ile kütüphanesini bağışlamak istemesi üzerine tanıştıklarını belirterek, bu tanışıklığın Konyalı’nın vefatına kadar devam ettiğini tabir etti.
İbrahim Hakkı Konyalı’nın çok önemli bir arşive sahip olduğunun altını çizen Özdamar, “Onun eserleri için Üsküdar Büyük Selimiye Camii Hünkar Kasrı tahsis edildi. Kasrın restorasyona ihtiyacı vardı. Kütüphane, restorasyon bittikten sonra 1979’da hizmete açıldı. Ben de kütüphanede 1982 yılından sonra çalışmaya başladım ve hayatının yaklaşık son 3 yılında onunla birlikte oldum.” ifadelerini kullandı.
Özdamar, Konyalı’nın ilerleyen yaşına rağmen çok hareketli ve istekli olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
“Konyalı, ilerleyen yaşına ve haline karşın herkesi ve her şeyi takip ediyordu. Kütüphanede vazife yapan arkadaşlar da onun yaşına karşın olan bu halini kaldıramadı. Bundan ötürü kütüphaneyi kapatmayı bile düşünmüşlerdi. Bir arkadaşımız benim için, ‘Hocayı teskin ederse Mustafa eder.’ demiş ve ben de böylelikle kütüphanede görevlendirilmiş oldum. O vakit kütüphanede çalışan arkadaşlara, ‘Hoca asırlık bir çınar ve ondan istifade etmek dururken siz onun birtakım hallerine takılıp kalıyorsunuz. Bunu yapmayın.’ dedim. Daha evvel dedemin hallerinden aşina olduğum için hocanın hali konusunda tecrübeliydim.”
“Devlete hizmet etmesi gereken birtakım bürokratlar, milletin bedellerine sahip çıkmadı”
Konyalı’nın ortaya koyduğu eserlerle önemli bir “şehir tarihçisi” olduğunu kaydeden İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Esen ise Konyalı’nın kaleme aldığı “Üsküdar Tarihi”nin çok önemli bir kaynak eser olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
Esen, Konyalı’nın “gayrı resmi öğrencisi” olduğuna işaret ederek, “Lise yıllarımda, Konya Belediyesi hocanın hayatıyla ilgili yapıtı basmış lakin tamamı dağıtılamamıştı. Kimi kitaplar da Kırmızı Kütüphane’de ederinden oldukça düşük bir bedelle satılıyordu. Ben de oraya gidip bu kitabını aldım. O kitap benim Konyalı’yla tanışmamın başlangıcı oldu.” diye konuştu.
İbrahim Hakkı Konyalı’yla daha sonra yüz yüze tanıştığını ve ondan çok kıymetli bilgiler öğrendiğini dile getiren Esen, şunları aktardı:
“Türkiye’de ne yazık ki tarihimize ve değerlerimize uygun olmayan işler yapıldı. Ondan öğrendiğime göre Fahrettin Altay Paşa, köşkü Alaattin Tepesi’ni görmüyor diye önündeki İnce Minareli Medrese’yi yıktırıyor. Ben devletçi bir adamım ve siyasal bilgiler fakültesinde hocayım. Ne yazık ki bu devlete hizmet etmesi gereken bazı bürokratlar, devletin ve milletin tarihine, değerlerine sahip çıkmadı. Tarihimiz hatalarıyla sevaplarıyla bizim tarihimizdir. Fakat başta İstanbul olmak üzere, tarihi değerlerimize yeterince sahip çıkamadık. Konyalı’nın en değerli özelliği, onun tarihi misyonumuza ziyadesiyle hakim olmasıydı.”
Yoğun bir iştirakin gözlemlendiği panel, soru-cevapların akabinde sona erdi.
İbrahim Hakkı Konyalı
Konya’da 1896’da doğan İbrahim Hakkı Konyalı, Cihan Harbi yıllarında Şimendüfer Mektebi’nden mezun olarak Türkiye’nin birinci demir yolu memuru oldu. Gürcistan Batum’daki ilk görev yeri sonrasında Konya ve İstanbul’da öğretmenlik ve çeşitli devlet memurlukları sonrasında Başbakanlık Arşivi, Askeri Müze ve Vakıflar Genel Müdürlüğünde uzman olarak misyon aldı. Türk Vakıf Çizgi Sanatları Müzesi’nin kuruluşuna katkı sağladı.
Yazın hayatına Konya’da bulunan Meşrik-i İrfan gazetesinde başlayan Konyalı, akabinde Babalık gazetesinde yazmaya devam etti.
Konyalı, Vatan, Yeni Sabah, Hergün, Bugün, Yeni İstanbul, İstiklal ve Yeni Asya isimli gazeteler ile Gün, Foto Magazin, Örnek, Tarih Dünyası, Tarih Konuşuyor, Türk Yurdu ve Vakıflar mecmuasında yazılarını kaleme aldı.
Konya Akşehir’de 20 Ağustos 1984’te vefat eden Konyalı’nın cenazesi, İstanbul’da Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.
İbrahim Hakkı Konyalı’nın yapıtlarından kimileri şunlar:
“Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi”, “Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi”, “Nasreddin Hocanın Şehri Akşehir”, “Abideleri ve Kitabeleriyle Konya Ereğlisi Tarihi”, “Abide ve Kitabeleriyle Niğde-Aksaray Tarihi”, “Abideleri ve Kitabeleriyle Beyşehir Tarihi”, “Abide ve Kitabeleriyle Konya Tarihi”, “Abideleri ve Kitabeleriyle Kilis Tarihi”, “Abideleri ve Kitabeleriyle Şereflikoçhisar Tarihi”