Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    FETÖ’nün 7 Şubat MİT Kumpası: Geçmişten Günümüze Analiz

    FETÖ’nün 7 Şubat MİT kumpası, Türkiye’nin siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu içerikte, kumpasın geçmişten günümüze etkileri, gelişmeleri ve sonuçları detaylı bir şekilde analiz edilmektedir.

    FETÖ'nün 7 Şubat MİT kumpası, Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli bir

    FETÖ’nün 7 Şubat MİT Kumpası: Geçmişten Günümüze Bir Analiz

    FETÖ'nün 7 Şubat MİT Kumpası: Geçmişten Günümüze Bir Analiz

    Türkiye, FETÖ kalıntılarını tüm kılcal damarlarından söküp atmaya çalışırken, geçmişte yaşanan bazı olaylardan ders almanın önemini de vurguluyor. Bu bağlamda, 7 Şubat MİT Kumpası, FETÖ’nün Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile gerçekleştirdiği güç mücadelesinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu olayın üzerinden tam 13 yıl geçti ve yaşananlar, FETÖ’nün uzun vadeli planlarının birer örneği olarak hafızalarda yer ediniyor.

    FETÖ’nün Türkiye’deki planlarının ilk aşamasını, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT tırları ve 17-25 Aralık gibi kurgu ve kumpas soruşturmaları oluşturdu. Bu planlar, örgütün nihai hedefine ulaşmak için yürüttüğü sistematik bir yaklaşımın ürünüdür.

    Çözüm Sürecini Engellemeyi Hedefledi

    7 Şubat 2012’deki MİT kumpasıyla birlikte, FETÖ eylemlerine hız verdi. Örgüt, 2005 yılında Türkiye hükümetinin PKK/KCK’nın bitirilmesi amacıyla başlattığı çözüm sürecini sabote etmeyi amaçladı. Bu amaç doğrultusunda, dönemin İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığında savcı olarak görev yapan ve daha sonra FETÖ kapsamında ihraç edilen Bilal Bayraktar ile Sadrettin Sarıkaya, bir PKK/KCK soruşturması başlattı.

    MİT Müsteşarı Hakkında Yakalama Kararı

    Bayraktar ve Sarıkaya, soruşturma kapsamında dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personeli Hüseyin Emre Kuzuoğlu, Yaşar Hakan Yıldırım ve Mustafa Özer’i “PKK/KCK’ya bilerek yardım etme” ve “soruşturmanın gizliliğini ihlal” suçlarından incelemeye aldı. FETÖ mensubu savcılar, 7 Şubat 2012’de Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu bazı MİT görevlilerini ifadeye çağırdı. Örgüt, bu kumpas soruşturmasıyla MİT’i kamuoyunda “PKK ile organize hareket eden bir teşkilat” gibi göstermeye çalıştı.

    FETÖ’cüler, MİT görevlilerinin ifadeye çağrılması, evlerinde arama yapılması ve haklarında yakalama kararı çıkarılmasını planladı. Karşılarına herhangi bir engel çıkmaması için, o tarihte Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ameliyat olacağı güne denk getirdiler. Soruşturmada görevli bir cumhuriyet savcısı, 7 Şubat 2012’de saat 17.00’de Hakan Fidan ve 4 MİT görevlisini telefonla arayarak, “İfade vermek üzere makamıma bekliyorum.” dedi. Ancak, Erdoğan’ın ameliyata geç girmesi ve istihbarat görevlileri hakkında soruşturmaların izne bağlanmasıyla kumpas önlendi. Erdoğan’ın yönlendirmesiyle Fidan ve MİT görevlileri ifade vermeye gitmedi.

    Kumpasın Kronolojisi

    MİT görevlilerinin ifadeye çağırılmasının ardından yaşananlara dair kronolojik süreç şu şekilde ilerledi:

    • 10 Şubat 2012: Savcılar Sadrettin Sarıkaya ve Adem Özcan, ifadeleri alınamayan MİT görevlileri hakkında yakalama kararı çıkardı.
    • 11 Şubat 2012: Savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alındı.
    • 13 Şubat 2012: Savcı Adem Özcan imzasıyla MİT’e gönderilen yazıda, 5 kişinin kurumla ilişkileri ve yardımcı istihbarat elemanı gibi görevlerinin olup olmadığı soruldu.
    • 17 Şubat 2012: MİT Kanunu TBMM’de değiştirildi; MİT görevlileri hakkında soruşturma açılması, Başbakanın iznine bağlandı.
    • 18 Şubat 2012: MİT görevlileri hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı.
    • 20 Şubat 2012: Savcı Bilal Bayraktar, Hakan Fidan’ın ifadesinin alınmasına ilişkin talimatın iade edilmesini istedi.
    • 22 Mart 2012: Takipsizlik kararı verildi.
    • 23 Şubat 2012: Soruşturma belgeleri, fezleke ve ekleri 5 torba içerisine 23 klasör olarak Başbakanlığa gönderildi.
    • 11 Nisan 2012: Soruşturma için Başbakanlıktan izin alınıp alınmadığı soruldu.
    • 18 Mayıs 2012: Savcı Bayraktar, Başbakanlıktan izin talebinde bulunulduğunu bildirdi.
    • 14 Eylül 2012: Davanın yetkisizlik kararı verilerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi.
    • 30 Ocak 2013: Başbakanlık, MİT görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verdi.
    • 22 Mart 2013: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT görevlileri hakkında takipsizlik kararı verdi.

    Kumpasçılara Karşı Soruşturma

    Bu süreçten sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT kumpasında görev alan FETÖ mensupları hakkında soruşturma başlattı. Yapılan incelemelerde, FETÖ’nün emniyet ve yargıda mahrem imamlık yapan bir kişi, tanık olarak verdiği ifadede, MİT’e operasyon için 2 mahrem imamın ABD’ye giderek FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’den onay aldığını ve sonrasında talimatları emniyette görevli örgüt mensuplarına ilettiğini anlattı. Ayrıca, eski polis memuru Ş.E., “Şubatın ortalarında büro amir yardımcısı Ayhan Albayrak’ın bir konuşmasında, ‘Hakan Fidan ifadeye gelseydi Sadrettin savcı tarafından kesin tutuklanacaktı.’ dediğini hatırlıyorum.” şeklinde ifade verdi.

    2020 yılında kumpas soruşturmasını tamamlayan savcılık, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in de aralarında bulunduğu 34 sanık hakkında iddianame hazırladı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, 10 Mart 2020’de kabul edilen iddianamede, 61. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve eski MİT görevlilerini “mağdur” sıfatıyla yer aldı. Bu iddianamede, 7 Şubat 2012’de yaşanan olaylar “FETÖ’nün, seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni yıkmaya yönelik ilk teşebbüsü” olarak nitelendirildi. MİT’in PKK/KCK ile ilişki içinde olduğu izlenimi yaratılarak, Başbakanın ameliyat olacağı gün MİT görevlilerine operasyon yapılması dikkat çekildi. İddianamede, “Bu şekilde kurgulanan operasyon, nihai hedefi seçilmiş meşru hükümeti devirmek olan emniyet, MİT ve yargı organlarına sızarak yerleşmiş olan FETÖ’nün, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı açıktan giriştiği ilk operasyondur.” ifadeleri yer aldı.

    Kumpas Davası Süreci

    İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinin iddianameyi kabul etmesiyle, 34 sanığın yargılanmasına 22 Haziran 2020’de başlandı. Davanın 15 Ocak 2021 tarihli duruşmasında cumhuriyet savcısı esasa ilişkin mütalaasını açıkladı. 19 Şubat 2021’de, 7 Şubat MİT kumpasına ilişkin, FETÖ’nün İstanbul bölge temsilcisi olduğu belirtilen firari sanık Ahmet Hamdi Parlak hakkında yeni bir iddianame hazırlandı ve ana davayla birleştirildi. Kapalı yapılan duruşmalarda mahkeme heyeti, ayırma ve birleştirme kararlarından sonra 8’i tutuklu 18 sanık hakkında 3 Mart 2021’de hükmünü açıkladı.

    Heyet, sanıklardan eski emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Kazım Aksoy, Erol Demirhan, Nuh Mehmet Damgacı ve Ayhan Albayrak ile örgütün “emniyet mahrem imamları” olduğu belirtilen Sebahattin Kaplan, Musa Metin, Bilal İrice ve Ahmet Kılınçarslan’ı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Yılmazer, Atayün, Aksoy, Demirhan ve Albayrak’a ayrıca, hiyerarşik bir silsileyle “nitelikli resmi belgede sahtecilik” suçundan 9’ar yıl hapis cezası verildi. Eski polisler Oğuzhan Ceylan, Veli Tuluy, Fazıl Adnan İzgi ve Erkan Ünal, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7 yıl 6’şar ay hapisle cezalandırıldı. Gazeteci sanık Mustafa Gökkılıç, “silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “soruşturmanın gizliliğini ihlal” suçlarından 8 yıl 4 ay hapse mahkum edildi. Mahkeme heyeti, sanık Faik Şaşmaz’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “örgüt yöneticiliği” suçundan yargılandığı başka bir mahkemede beraat etmesi nedeniyle davayı reddetti; diğer suçlardan ise beraatini kararlaştırdı. 2 sanık tüm suçlardan beraat etti.

    Mahkeme Kararını Verdi: Gerekçeli Karar

    Mahkemenin gerekçeli kararında, “MİT başkanı ve kurumda çalışan bazı personelin tutuklanmasına yönelik bir girişim olan ve kamuoyunda ‘7 Şubat krizi’ olarak bilinen hadise, dönemin MİT imamının, MİT’in başına FETÖ mensubu bir şahsın atanması arayışları çerçevesinde düzenlenen bir operasyondur.” ifadesine yer verildi. FETÖ’nün geçmişte izlediği, “Türkiye’nin terör örgütleriyle ilişkili olduğu” minvalindeki kara propaganda faaliyetlerini halen yurt dışında sosyal medya başta olmak üzere çeşitli platformlar üzerinden PKK dışındaki farklı terör örgütleri üzerinden sürdürdüğü vurgulandı. Mahkeme, “Örgütün kara propagandasını örgüt fark etmeksizin sürdürmesi, delillere dayanmaksızın her argümanı ‘Türkiye’ye zarar verme’ hedefiyle gündeme taşıdığını göstermektedir.” değerlendirmesine yer verdi.

    Dava Yeniden Görülüyor

    Davanın istinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi, 15 sanık hakkında yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararlarını hukuka uygun buldu. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise temyiz incelemesini 20 Şubat 2023’te tamamlayarak, bozma kararı verdi. Bozma kararında, yerel mahkemenin dava dosyası kapsamındaki bazı belge ve delillere “devlet sırrı” kapsamında bulunduğu gerekçesiyle erişimi sınırladığını hatırlatıldı. Mahkemenin devletin ilgili kurumlarının görüşünü de alarak dava dosyasındaki hangi belgelerin bu kapsamda bulunduğunu duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlemesi gerektiği vurgulandı. Sanıklar ve avukatlarının dava dosyasına erişiminin büyük ölçüde sınırlandırılarak, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama kapsamında adil yargılanma ilkelerinin ihlal edildiği belirtildi. Yerel mahkemenin iddia, savunma ve sanıkların lehine ve aleyhinde olan deliller tartışılmadan, hangi delillere hangi gerekçeyle üstünlük tanındığını açıkça yansıtmadan hüküm kurması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa’ya aykırı olarak değerlendirildi. Bu nedenlerle sanıklar, avukatları ve müdahil Cumhurbaşkanlığının temyiz itirazları yerinde görülerek, beraat kararları ile mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına, diğer taleplerin reddine hükmedildi. Daire, tutuklu 10 sanığın tahliye taleplerini reddederek, dava dosyasını yerel mahkemeye gönderdi. Sanıkların yeniden yargılanmasına İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kapalı oturumlarla devam ediliyor.

    Bu arada, MİT görevlilerini ifadeye çağırıp tutuklama girişiminde bulunan eski savcılardan Sadrettin Sarıkaya, Şubat 2017’de İstanbul’da saklandığı örgüt evinde yakalandı. Sarıkaya hakkında Yargıtay’da davalar açıldı. Diğer eski savcı Bilal Bayraktar ise halen firari olarak aranıyor.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hakan Fidan’ın Açıklamaları

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2018 yılında yaptığı açıklamada, kumpas sürecinde yaşananları şu sözlerle anlattı: “Eğer MİT Müsteşarı ifadeyi verseydi ve tutuklansaydı, arkasından hedefin kim olduğunu gayet iyi biliyorum. Ama kendisine söyledim, ‘Kesinlikle gitmeyeceksin’ dedim. Yardımcılarıyla ilgili ‘Yardımcılarını da göndermeyeceksin’ dedim.” Ayrıca, “Eğer polis gelir de seni almak isterse, senin güvenlikçilerine talimat ver, polisi de içeri sokmayacaklar.” dedim. Düşünebiliyor musunuz? Ülkede kim, kimle, neyin mücadelesini veriyor? İşte o günün FETÖ yargısıyla verdik bu mücadeleyi. Çünkü FETÖ yargısı, bu milletin evlatlarını birbiriyle vuruşturuyordu.”

    Hakan Fidan ise katıldığı bir televizyon programında, ifadeye çağrıldığı zaman Erdoğan’ın kendisine, “Kesinlikle bu konuda gidip teslim olmak yok. Bu FETÖ’cüler meşru unsurlar değil. Bu savcı örgütün savcısı.” dediğini aktardı. Tüm bu yaşananlar, Türkiye’nin mücadele ettiği yapının derinliğini ve karmaşıklığını gözler önüne seriyor.