Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Konuşmanın hemen başında Salı günü Karesi ilçemizdeki mühimmat üretim tesisinde meydana gelen patlamada vefat eden kardeşlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Hayatını kaybeden kardeşlerimizin ailelerine ve yakınlarına Rabbim’den sabır diliyorum.
Patlamanın olduğu gün, Savunma, İçişleri ve Çalışma Bakanlarımızı süratle şehrimize gönderdik. Olayla ilgili adli ve idari soruşturmalar hemen başlatıldı. Çarşamba günü Adalet, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlarımız şehrimize geldiler. Yaralılarımızı ziyaret ettiler.
Ailelerimizin acılarını paylaştılar. Dün de kabine üyelerimizden bazıları, milletvekillerimiz, genel başkan yardımcılarımız buradaydı. Biz de kongremizden sonra inşallah bazı kardeşlerimizi ziyaret edeceğiz. Kendilerine geçmiş olsun ve taziye dileklerimizi sunacağız.
Acımız büyük. Yakınlarını kaybeden ailelerimizin yürek yangınını söndürecek sabır ve tevekkül dışında hiçbir kelime yok. Acıları tarifsiz olsa da ailelerimiz son derece metanetli davranıyorlar. Allah onlardan razı olsun diyorum.
Patlamanın sebeplerini ortaya çıkarmaya yönelik soruşturma çok yönlü ve titizlikle yürütülüyor. Tüm bu süreçler sonunda ihmali olan varsa gereken mutlaka yapılacaktır. İlk etapta 10 kişi gözaltına alınmıştır. Tüm bu süreçler sonunda hatası, kusuru veya ihmali olan varsa onlarla ilgili gereken mutlaka yapılacaktır.
Bundan yakınını kaybeden hiçbir ailemiz, hiçbir Balıkesirli kardeşim şüphe duymasın. Burada samimi bir üzüntümü de sizlerle paylaşmak istiyorum. Patlamada can kayıplarının olması sebebiyle sadece Balıkesir sarsılmadı. 85 milyon olarak hepimiz müteessir olduk.
Bunlar bizim ortak acılarımız. Ama bakıyorsunuz, henüz cenazeler bile kalkmadan, daha olayın nasıl olduğu dahi bilinmeden ana muhalefet partisinin genel başkanı çıkıyor ve kürsünün son derece talihsiz açıklamalar yapıyor. Devletin tüm kurumlarıyla seferber olduğu bir olayı farklı yerlere çekmenin adı siyaset değil, acıları istismar etmektir.
Bu hukuki olarak doğru da değildir, ahlaki ve vicdani hiç değildir. Muhalefet, annelerini patlamada kaybetmiş masum sabilerin acılarını kirli siyasetlerine alet etmeden önce çıksın, Beşiktaş Gayrettepe’de ruhsatı sorunlu eğlence merkezinde yanarak can veren 29 işçinin hesabını versin. Bir de bizi vicdan yoksunu bu siyasetlerine çekmeye çalışmasınlar.
Şunun bilinmesini isterim: Acıları yarıştırmak, acıları ayrıştırmak bizim siyasetimiz değildir. Adı ne olursa olsun bugüne kadar böyle gayri ahlaki bir yola tevessül etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. Bu vesileyle çarşamba günü tırla öğrenci servisinin çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında yaralanan evlatlarımıza da Allah’tan acil şifalar diliyorum.
Taburcu olan öğrencilerimize ise geçmiş olsun temennilerimi iletiyorum. Rabbim ülkemizi, milletimizi ve Balıkesirimizi görünür görünmez her türlü kazadan, beladan, afetten muhafaza eylesin diyorum. Yine bu vesileyle vefatının birinci yıl dönümü olan Balıkesir İl Gençlik Kolları Başkanımız Hüseyin Murat Uysal kardeşimizi de tekrar rahmetle yad ediyor, Mevlam cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin diyorum.
Cumhuriyetimizin 102 yıllık tarihinin son 22 yılında milletimize hizmet etme şerefi, hamdolsun, AK Parti'ye, karşımda ki bu kadroya nasip oldu.
Bu dönemde ülkemize kazandırdığımız eserler, tarihe bıraktığımız izler önceki 80 yılla mukayese edilemeyecek kadar büyüktür. Tek parti faşizminin ardından gelen çok partili siyasi hayatımıza damga vuran darbe, siyasi istikrarsızlık, sosyal gerilim, ekonomik kriz, felaketler özellikle hafızalarımızda tüm canlılığıyla durmaktadır.
Rahmetli Menderes ve Özal'ın başlattığı kalkınma ve demokratikleşme hamlelerinin karanlık mahfillerde yazılan senaryolarla nasıl akamete uğratıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. AK Parti hükümetleri döneminde biz de benzer çelmelere, benzer oyunlara, benzer tehditlere maruz kaldık.
Gezi olaylarından 17-25 Aralık emniyet yargı darbe girişimine, 15 Temmuz ihanetinden kanlı terör eylemlerine, ekonomimizi çökertmeyi amaçlayan manipülasyonlara varıncaya kadar sayısız ağır sınavlarla yüzleştik. Önceki dönemlerden farklı olarak biz şunu yaptık: Milletimizden aldığımız güçlü destekle sinsi operasyonları birer birer bozmayı başardık.
Biliyorsunuz, Suriye'deki insani kriz süresince ülkemizde misafir ettiğimiz 3,6 milyon ile sınırlarımız ötesinde güvenliklerini sağladığımız ilave 4 milyon kardeşimiz vardı. Bu yüzden pek çok vicdansız, insafsız, ahlaksız saldırıya uğradık. Her türlü kışkırtmayı, provokasyonu denediler.
14-28 Mayıs seçimlerinde bu mazlumları hedef göstererek, güya seçim kazanmaya çalışan Hitler özentisi muhterisler bile çıktı. Türkiye'yi kaosa ve kardeş kavgasına sürüklemeyi amaçlayan bu hayasız akımların tamamına milletimiz göğüs gerdi. Milletimiz de sandıkta ırkçı, faşist nefrete geçit vermedi.
Mülteci ve insanlık düşmanı bu zavallı zihniyetin siyasi belasını ise baba oğul gibiyiz diyerek kefil olduğu en yakınındaki isimler verdi. Ankara'daki ofisinde ne kapısını çalan var, ne halini hatırını soran var. Ne de ülke gündemine dair fikirlerini merak eden var. Bir köşeye atıldı ve unutuldu.
Sosyal medya üzerinden sürekli bize sataşarak, bize hakaret ederek, bize laf yetiştirerek kendilerini hatırlatmaya çalışıyorlar. Ama ne yapsalar boş. Ne yapsalar beyhude. Tarihin tozlu raflarında silinip gitmekten kurtulamayacaklar.
Suriye halkının yönetimi ele almasıyla birlikte bu kardeşlerimizden isteyenlerin vatanlarına geri dönüş yolu açıldı. Ama bakıyorsunuz, dün evimizi ve ekmeğimizi paylaştığımız Suriyeli muhacirlerin varlığını olumsuz propaganda aracı olarak kullananlar bugün onların ülkelerine dönecek olmalarından rahatsızlar. Çünkü ellerindeki istismar malzemesi gidecek.
Ülkenin ve milletin geleceği için söyleyecek tek bir sözleri, ortaya koyacak tek bir projeleri olmayanlar bu malzemeyi kaybedince varlık sebeplerinin ortadan kalkacağını biliyorlar.
Bu siyasetçi esnafı tarihlerinin hiçbir döneminde memleketin, milletin, devletlerinin safında yer almamış daha doğrusu bunu hiç istememiştir. Bugün de bölgedeki gelişmeleri Türkiye merkezli olarak ne yazık ki okuyamıyorlar.
Ülke ve milletin hayrına sonuçları olabilecek hiçbir gelişmeye, Türkiye ile ilgili kurulmuş olumlu tek bir cümleye bile tahammülleri yok. Türkiye'nin bölgesindeki sorunların çözümünde anahtar ülke olduğunu zaten tüm dünya biliyor.
Ama bu gerçeği Amerika'nın seçilmiş başkanı söyleyince CHP genel başkanını ve yönetimini adeta afakanlar basıyor. Sorsan bağımsızlıkçılar, hürriyetperverler, peki düne kadar Amerika'dan Avrupa'sına kapı kapı dolaşan Türkiye'de uzman yokmuş gibi Amerika'dan ekonomist ithal eden, Avrupa'dan aferin alanlar diyerek savunma sanayimize saldıran siz ve ittifak ortaklarınız değil miydi? Türk siyasetini böyle aciz bir muhalefet yapısına mahkum edenler tarih ve millet önünde mutlaka hesap vereceklerdir. Biz bunların hepsini de bir kenara bırakıp kendi işimize bakıyoruz.
AK Parti olarak bize düşen, demokrasilerde muhalefetin vazifesi olan; murakabe etme, alternatif üretme, toplumun hissiyatını kavrama görevini de hakkıyla yerine getirmektir. Murakabemizi kabinede, mecliste ve mahalli idarelerde yerine getirecek mekanizmaları işletmeye özen gösteriyoruz. Bu amaçla kadrolarımızı sürekli yeniliyor ve genişletiyoruz.
İlk kongrelerimizin ardından yapacağımız büyük kongremize bu bakımdan büyük önem veriyoruz. Kongremizi Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun bir parçası olan partimizdeki değişim sürecinin önemli bir dönüm noktası haline getirmek istiyoruz. Alternatif üretme konusunda, vizyonda, programda, projede, eser ve hizmette kendi kendimizle yarışıyoruz.
Öyle ki siyasette çıtayı yükselterek rekabet şartlarını zorlaştırdık. Yaptığımız ve yapacağımız her işin gayesi ülkemize daha çok eser kazandırmak, milletimize daha çok hizmet getirmek, büyüyen ve güçlenen Türkiye'yi dünyada en üst seviyeye çıkarmaktır.
Türkiye Yüzyılı hayalimizi samimiyetle paylaşan herkesin bu çatı altında toplanmasına mücadelemize omuz vermesine elbette hayır demeyiz. 85 milyonun fertleri arasında iç cephemizi sağlamlaştırırken siyasette kutuplaşma ve ayrışmanın artması zaten doğru da değildir.
Egoları cüsselerinden büyük kibir abidelerinin ülkenin kazanımlarını heba etmesinin önüne geçmek için saflarımızı aynen burada olduğu gibi mutlaka sıklaştırmalıyız.
İnşallah 2025'ten itibaren terör meselesi başta olmak üzere milli birlik ve beraberliğimizi tehdit eden akut sorunlardan kurtularak, güney sınırlarımızın ötesinde güvenliği ve istikrarı sağlayıp oralardan kaynaklanan tehditleri de ortadan kaldırarak, kuzeyimizdeki savaşın sona ermesine katkıda bulunarak, ekonomik programımızı başarıya ulaştırarak, savunma sanayii, yüksek teknoloji, yapay zeka, dışa bağımlılığımızı bitirecek enerji kaynakları gibi alanlarda atılımlar yaparak her alanda ülkemizi Türkiye Türkiye Yüzyılı hedeflerimize yaklaştırarak değerlendirmekte kararlıyız.
Biz böylesine ulvi bir heyecanla işimizi yaparken, memlekete yaptıkları herhangi bir hayırlı hizmetleri olmayan muhalefet ise milletimizi umutsuzluk bataklığına sürüklemenin peşinde koşuyor."
Hibya Haber Ajansı