Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    Anadolu’nun Müzik Aletleri Tarihindeki Önemi

    Anadolu’nun müzik aletleri tarihi, kültürel zenginliklerin bir yansımasıdır. Bu yazıda, Anadolu’nun müzik aletlerinin gelişimi, çeşitliliği ve müziğe katkıları hakkında derinlemesine bilgiler bulabilirsiniz.

    Anadolu'nun müzik aletleri tarihi, kültürel zenginliklerin bir yansımasıdır. Bu yazıda,

    Hamza Sefa Yılmaz’ın Müzik Aletleri Üzerine Değerlendirmeleri

    İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzik Teknolojisi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Tunç Buyruklar, müzik aletlerinin tarihsel gelişimi ve Anadolu coğrafyasındaki önemi üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Buyruklar, müzik aletlerinin dünyanın farklı bölgelerine yayılmasında Anadolu’nun rolünün çok büyük olduğunu vurgulayarak, bu durumu gerçek manada ifade etmenin mümkün olduğunu belirtti.

    Türkiye’nin ilk piyanosunun 1904 yılında Taşköprülü Mehmet Usta tarafından Kastamonu’da yapıldığını hatırlatan Buyruklar, bu piyano için gerçekleştirilen restorasyon ve bakım çalışmalarına da değindi. Kendisi, yaklaşık 41 yıldır müzik aleti yapımı ve organoloji (çalgı bilimi) konularında eğitim ve akademik çalışmalar yürütmektedir.

    Yaylı, tuşlu ve mızraplı sazlar üzerine yoğunlaştığını ifade eden Buyruklar, “Dünya müzik ve müzik aletleri tarihine baktığımızda, Anadolu’nun önemli bir yerleşim alanı olduğunu görüyoruz. Neolitik dönemden itibaren, yeni bir çağın başlangıcıyla birlikte Anadolu’da yerleşik düzene geçiş gerçekleşmiş ve ilk ilkel köy yaşamı ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, alarm düdükleri, flüt gibi nefesli ve vurmalı çalgıların sayısız örneği üretilmiştir.” dedi.

    Buyruklar, özellikle Tunç Çağı’ndan sonra metal işçiliğinin gelişimiyle birlikte bronz çalparalar ve çeşitli müzik aletlerinin imal edilmeye başlandığını belirtti. Ayrıca, yapılan arkeolojik kazılarda toprak çıngıraklar ve benzeri ses kaynaklarının da müzik enstrümanları olarak kullanıldığı ortaya çıkmıştır.

    Çankırı’daki kazılarda bulunan İnandık Vazosu’nun üzerindeki müzik aletlerinin betimlemeleri, Anadolu müziği açısından son derece önemlidir. Buyruklar, bu konuda şu ifadeleri kullandı: “Anadolu müzik tarihine baktığımızda, bugünkü anlamda müzik enstrümanlarının ortaya çıkışı Hitit dönemine, yani yaklaşık 3 bin 700 yıl öncesine kadar uzanıyor. Çankırı sınırlarında bulunan İnandıktepe’de yapılan kazılarda ortaya çıkarılan İnandık Vazosu’ndaki betimlemelerle bu durumu gözlemleyebiliyoruz. Orada Hitit arpı, büyük ve küçük Hitit lirleri, çengler, Hitit tarı ve bağlaması olarak bilinen ziller, davullar ve nefesli çalgıların kullanıldığını görüyoruz.”

    Müzik aletlerinin dünyanın dört bir yanına belki de Anadolu coğrafyasından yayıldığını ifade eden Buyruklar, “Yakın tarihe baktığımızda, ud, kanun, gitar, lavta ve klasik kemençenin bu coğrafyadan batıya gittiğini görebiliyoruz.” dedi.

    Buyruklar, müzik aleti üretiminde iki farklı yöntem olduğunu belirtirken, bunlardan birinin münferit atölyelerde, diğerinin ise fabrikasyon olarak gerçekleştirildiğini dile getirdi. “Biz fabrikasyon üretiminde değil, ancak sanatkarların el yapımı olarak ürettikleri çalgılarla dünyaya sesimizi oldukça yoğun bir şekilde duyuruyoruz.” diyen Buyruklar, “Zaten Türk halk müziği ve klasik Türk müziği çalgılarında sanatkarlarımızın yaptığı seviyede enstrüman yapan dünyada başka bir ülke yok. Bunun yanı sıra, bazı Batı çalgılarında da oldukça başarılıyız. Örneğin, birkaç yıl önce öğrencimiz Derya Eroskay, Malta Uluslararası Gitar Yarışması’nda dünya birinciliği elde etti. Ayrıca, keman yapımında da önemli bir seviyeye ulaştık ve uluslararası yarışmalarda derecelerimiz bulunmaktadır.” ifadelerini kullandı.