Ahmet Hamdi Tanpınar Anma Etkinliği
Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk, Türk edebiyatının önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar’ın vefatının 63. yıl dönümünde anlam dolu bir söyleşi gerçekleştirdi. İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından düzenlenen bu özel etkinlik, Gülhane’deki Alay Köşkü’nde yer alan Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi’nde yapıldı.
Tanpınar’ın Edebiyat Anlayışı
Etkinlikte konuşan Çoruk, Tanpınar hakkında konuşmanın hem kolay hem de zor olduğunu ifade ederek, usta yazarın Türk edebiyatında en etkili isimlerden biri olduğunun altını çizdi.
“Tanpınar’ın şiirlerinin niceliği az, niteliği ise fazlasıyla yüksektir.”
Tanpınar’ın edebiyatın farklı alanlarında eserler verdiğini belirten Çoruk, “O, hem bir şair hem de romancı, aynı zamanda bir edebiyat tarihçisi ve denemeci olarak tanınmaktadır. Farklı türlerde ustaca ve kalıcı eserler vermiş bir sanatçıydı. Onun eserleri, farklı türler arasındaki ortak nokta olarak şiirin etkisinde kalmıştır.” dedi.
Şiirsellik ve Tanpınar’ın Eserleri
Çoruk, Tanpınar’ın metinlerini cazip kılan temel unsurun dilindeki “şiirsellik” olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: “Tanpınar, edebiyatın çeşitli türlerinde eserler vermiş olsa da aslında ‘iyi bir şair olmayı’ her zaman istemiştir. Çok az şiir yazmasına rağmen bu şiirler üzerinde büyük bir titizlikle çalışmıştır. Tanpınar’ın şiirlerinin sayısı az olsa da kaliteleri oldukça yüksektir. Şiir kitabını yayımlarken bile, şiirlerin sıralamasını dört kez değiştirmiştir. Bu, onun metinlerine olan titizliğini ve şiirlerine verdiği önemi göstermektedir.”
Tanpınar ve Evrensellik
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Türk edebiyatının ilk on romancısından biri olduğunu vurgulayan Çoruk, “Daha da ötesi, o dünya edebiyatının en önemli isimleri arasında yer almaktadır. Tanpınar, eserlerinde yerelden evrensele uzanan bir çizgi takip etmiştir. Tıpkı Dostoyevski gibi, insana dair derinlikli bir bakış açısına sahiptir. Romanlarındaki bu incelikli tavır, onu edebiyatımızın en önemli figürleri arasında anmamız için yeterlidir.” şeklinde konuştu.
Tanpınar’ın Geç Keşfi
Ali Şükrü Çoruk, Tanpınar’ın yaşadığı dönemde çok fazla tanınmadığını belirterek, “Tanpınar’ın eserleri önemli yayınevlerinden yayınlanmasına rağmen yeterince ilgi görmemiştir. Bunun nedeni, metinlerinin kalitesiz olması değil, yazdığı dönemin ötesinde eserler vermesidir. Tanpınar, tıpkı Sabahattin Ali gibi, edebiyatımızda geç keşfedilen isimlerden biridir.” dedi.
Gecikmiş Anlayış
Tanpınar’ın 2000’li yıllardan sonra keşfedildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Çoruk, şunları ekledi: “Tanpınar, yaşadığı dönemde pek anlaşılmadı ve bu durumdan oldukça şikayetçiydi. Yaşadığı bu durumu ifade etmek için ‘sükut suikasti’ terimini kullanmıştır. En yakın arkadaşları bile onu görmezden geldi. Bu isimlerin başında, Sabahattin Eyüpoğlu gelmektedir. Tanpınar, 1990’lardan itibaren daha fazla okunmaya başlandı. Eserlerinin Yapı Kredi Yayınları gibi büyük yayınevleri tarafından yayımlanması, onun daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı.”
Sonuç ve İlgi
Çoruk, Tanpınar ile ilgili yapılan çalışmaların günümüzde de devam ettiğini belirterek, “Tanpınar, üzerindeki ideolojik baskıların kalkmasının ardından daha iyi anlaşılmaya başlandı. O, siyasal pozisyonlardan uzak bir isimdi. Edebiyatımızın bu büyük kalemi, kendini sadece sanata ve edebiyata adamış, bunu yaparken eski kültürü dikkate almış ama Batı’ya açık bir yazar olmuştur. Tanpınar, yazdığı dönemde ‘müşterisi olmayan’ bir yazardı. İdeolojilerin ortadan kalkması ve postmodern dönemle birlikte artık keşfedilmeye başlanmıştır.” ifadelerini kullandı.
Yoğun ilginin olduğu etkinlik, katılımcıların sorularıyla sona erdi.