Ege Denizi’nde Sismik Hareketlilik: Santorini Adası’ndaki Depremler
Yunanistan’ın gözde turistik noktalarından biri olan Santorini Adası çevresinde meydana gelen sismik hareketlilik, Ege Denizi’ni adeta bir beşik gibi sallıyor. 28 Ocak’tan bu yana devam eden depremler, bölgede yaşayan vatandaşların tahliye süreçlerini tetiklerken, uzmanlar da bu durumla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunuyor. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından yayınlanan ön değerlendirme raporu, dikkat çekici veriler sunuyor.
EGE’DE DEPREMLERİN SAYISI 900’Ü AŞTI
Raporda, Ege Denizi’nde, özellikle Santorini Adası ve çevresinde meydana gelen depremlerin sayısının 900’ü aştığı belirtiliyor. Bu depremlerin en büyüğü 5,1 büyüklüğünde olup, Santorini Adası’nın kuzeydoğusunda yoğunlaştığı ifade ediliyor. Depremlerin derinlikleri ise 5 kilometre ile 25 kilometre arasında değişiklik gösteriyor.
SANTORİNİ VOLKANİK KOMPLEKSİ VE GEÇMİŞ PATLAMALAR
Raporda, Türkiye kıyılarına en yakın depremin 140 kilometre mesafede olduğu hatırlatılıyor. Depremler, Santorini Adası’nın 6,5 kilometre kuzeydoğusundaki Kolumbo Volkanı çevresinde yoğunlaşmakta. Kolumbo Volkanı, Santorini volkanik kompleksinin bir parçasıdır ve en son 1650 yılında aktif hale geçmiştir. Santorini volkanik kompleksinin bilinen en son patlaması ise 1950 yılında gerçekleşmiştir.
1950 PATLAMASININ TÜRKİYE’YE ETKİLERİ
Santorini Volkanı ve çevresinin aktif bir volkanik kompleks olduğu vurgulanan raporda, 1950’de gerçekleşen patlamanın ardından oluşan tsunami dalgalarının Türkiye kıyılarına kadar ulaştığına dikkat çekiliyor. Yunanistan kaynaklarına göre, depremlerin tektonik kökenli olduğu belirtiliyor; ancak volkanizma ile tektonizmanın birbirleriyle bağlantılı jeolojik süreçler olduğu vurgulanıyor.
TSUNAMİ GİBİ TEHLİKELERİN ETKİLERİ
Raporda, meydana gelen sismik hareketlerin bir magma odasına bağlı olabileceği veya tektonik hareketler sonucu volkanizmanın meydana gelebileceği ifade ediliyor. Bu nedenle, son günlerde yaşanan deprem fırtınalarının iki açıdan dikkatle izlenmesi gerektiği belirtiliyor. 2011-2012 yıllarında benzer bir sismik aktivite yoğunluğu, aynı bölgede 14 ay boyunca gözlemlenmiş, ancak herhangi bir volkanik aktiviteye yol açmamıştır. Olası bir volkanik aktivite durumunda, patlamanın tipi, şiddeti ve magma-su etkileşimi gibi faktörler dikkate alınarak detaylı değerlendirmeler yapılacaktır.
Olası bir patlama sonucunda, tarihsel kayıtlarda görüldüğü gibi volkandan çıkan ince taneli volkanik kül malzemesinin havadan rüzgarla taşınması, patlama kolonunun yüksekliği ve çökmesine bağlı olarak gelişebilecek piroklastik akışlar ve ayrıca patlama ya da deprem sonrası oluşabilecek tsunami gibi tehlikelerin etkilerinin Türkiye’ye kadar ulaşabileceği vurgulanıyor. Bu nedenle, Ege Denizi’nde meydana gelen sismik aktiviteler, deprem, volkanizma ve tsunami tehlikeleri açısından dikkatle takip edilmektedir.
RAPORDA TÜRK BİLİM İNSANLARININ SİSMİK AKTİVİTEYİ TAKİP ETTİĞİ VURGULANDI
Devam eden sismik etkinliğin, Güney Ege Ada Yayı (GEAY) olarak bilinen alanda yer aldığı belirtildi. Atina, Santorini ve Bodrum hattı boyunca bir yay çizecek şekilde gelişmiş olan bu jeolojik ortamda, Milos, Santorini ve Nisiros gibi son 10 bin yılda birden fazla kez püskürmüş aktif volkanlar bulunmaktadır. Raporda, GEAY’ın güneyinden, Ege-Anadolu Levhası ile Afrika Levhası’nın sınırını oluşturan Ege Dalma Batma Zonu (EDBZ) geçtiği ifade ediliyor. Bu zon boyunca Afrika Levhası, Ege Anadolu Levhası altına yılda 20 milimetre hızla dalmaktadır. Santorini depremleri, Ege levhası içinde sığ derinliklerde meydana gelmekte ve henüz daha derin odaklı depremlerin eşlik etmediği anlaşılmaktadır.
AFAD Deprem Danışma Kurulu, Türk bilim insanları ve araştırmacıların sismik aktiviteyi farklı yönleriyle takip ettiğini vurguladı. Resmi kurumlar tarafından yapılan açıklamaların dışında sosyal medyadaki spekülatif paylaşımlara itibar edilmemesi gerektiği ifade edildi.