TİKTOK LIVE’ın ‘İlham Veren Kadınlar’ Serisinde Sinem Akkuş
TİKTOK LIVE’ın ‘İlham Veren Kadınlar’ serisine katılan uzman eğitimci Sinem Akkuş, alternatif eğitim vizyonunu ve onu eğitimci olmaya yönlendiren kişisel hikayesini dinleyicilerle paylaştı. Akkuş, eğitim sisteminin öğrenci merkezli olması gerektiğini vurgulayarak, “Her çocuğun öğrenme hızı ve tarzına uygun bir eğitim sunulmalıdır” dedi.
Akkuş, çocukluk döneminde yaşadığı tanılanamamış travmaların, öğretmen olma kararı üzerindeki etkilerini de anlattı: “Meraklı ve hareketli bir çocuk olarak, eğitim sisteminin bu özelliklerimi yanlış yorumladığını hissettim. Yetişkinliğimde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (ADHD) ile üstün zekâ tanısı aldım. Küçük yaşlarda yaşadığım olumsuz deneyimler, eğitim hayatım boyunca beni travmalarla dolu bir süreçten geçirdi. Öğretmenlerim tarafından sürekli susturuldum, cezalandırıldım ve etiketlendim. Bu olumsuz deneyimler, çocukların nasıl bir eğitim ortamında yetişmesi gerektiği konusunu düşünmeme sebep oldu. Sonuç olarak, Fen Lisesi’ni tercih edebileceğim halde, öğretmen olma hayalimle yatılı bir öğretmen lisesinde eğitim almaya karar verdim. Amacım, benim gibi çocukların şiddet görmediği, dışlanmadığı ve sevildiği bir eğitim ortamı yaratmaktı.”
Bireysel Farklılıkların Göz Ardı Edilmesi
Akkuş, klasik eğitim sisteminin sınırlarını eleştirerek, bireysel ihtiyaçları merkeze alan bir çocuk odaklı yaklaşımın gerekliliğini vurguladı: “Türkiye’deki müfredat, çocukların bireysel farklılıklarını göz ardı ediyor. Geleneksel eğitimde, normal gelişim gösteren çocuklarla disleksi, üstün zekalı veya ADHD’li çocuklar gibi farklı gelişim ihtiyaçları olan çocuklar aynı şekilde değerlendiriliyor. Oysa eğitim, kişiselleştirilmeli ve her çocuğun kendi öğrenme hızı ve tarzına uygun hale getirilmelidir.”
Akkuş, “Son yıllarda alternatif eğitim yaklaşımları Türkiye’de dünya standardını yakalamaya başlamıştır. Ancak bu alternatif eğitim yöntemlerinin devlet okullarında erişilebilir hale gelmesi için çalışıyoruz. Şu anda bu yaklaşımlar yalnızca maddi imkânları olan aileler ve özel okullar için bir seçenek olma durumundadır. Oysa eğitim, her çocuğun hakkıdır” diye ekledi.
Reggio Emilia Yaklaşımı
Reggio Emilia yaklaşımının temsilcisi olan Sinem Akkuş, bu felsefenin temel ilkelerini şu şekilde açıkladı: “Reggio Emilia felsefesi, savaş sonrası dönemde farklı etnik kimliklerden gelen ailelerin sığındığı bir kasabadan adını almıştır. Temelleri, ‘Eğitim ve okul aracılığıyla demokratik yaşam pratiği nasıl inşa edilebilir?’ sorusuna dayanır. Bu yaklaşım, yapılandırılmış oyuncaklar yerine, çocukların merakları doğrultusunda ilerleyen, müfredatı olmayan, çocuk merkezli ve çocuk haklarını savunan bir model sunar. Öğretmen, otorite figürü değil, çocukla birlikte keşfeden bir rehberdir. Çocuklar gruplar halinde projeler yürütür ve bu süreç oldukça kapsayıcıdır. Reggio Emilia, çocuğun ‘yüz dili’ olduğunu savunur; çocuklar kendilerini sadece konuşarak değil, oyun oynayarak, şarkı söyleyerek, resim yaparak ya da heykel yaparak da ifade eder. Ancak maalesef yetişkinler, çocukların bu ‘dillerini’ susturuyor. Bizler, çocukların kendilerini ifade etmelerine olanak tanımalıyız.”
Alternatif eğitim yaklaşımını kendi anaokullarında da uygulayan Akkuş, “On yıl önce ilk okulumuzu açtığımızda, başlarda dikkate alınmadık; ancak çok kısa bir süre sonra Türkiye gibi çeşitliliği barındıran bir ülkede en doğru alternatif eğitim seçeneği olduğumuz anlaşıldı. Bugün birçok okul bu yaklaşımı benimsiyor ve uluslararası eğitim programlarına katılıyor.” dedi.
Alternatif Eğitim Herkes İçin Olmalı
Sinem Akkuş, alternatif eğitim gönüllüleri için bir dernek kurma aşamasında olduklarını belirtti: “Türkiye’nin ilk Alternatif Eğitim Gönüllüleri Derneği’nin başvurusunu yaptık. Derneğimizde psikologlar, mimarlar, ev hanımları, okul sahipleri, eğitimciler ve öğrenciler yer alıyor. Alternatif eğitim, yalnızca eğitimcilere, akademisyenlere ve özel okullara hizmet etmemeli. Eğitimle ilgili her konu, maddi imkânlardan ve belirli gruplara hizmet etmekten bağımsız olarak bir toplum hareketi olmalıdır. Desteğe ihtiyacı olan çocuklar ve devlet okulları için projeler geliştireceğiz. Tamamen gönüllülük esasına dayanan, eğitimin sadece eğitimcilerin sorumluluğu olmadığının altını çizen bir dernek kurma amacındayız. Sürecimiz şu an Dernekler Masası’nda devam ediyor ve tamamlandığında duyurmak için sabırsızlanıyoruz.”
Çocukları Erken Tanıyın ve İyi Bir Rehber Olun
Çocuklarını iyi tanımadan hedefler koymanın ve gelecek planları yapmanın yanıltıcı olabileceğine dikkat çeken Akkuş, “Çocukların yetenek, ilgi alanı, zeka tipi ve mizacı gibi başlıklarda onları birey olarak tanıyıp keşfetmek, gelecekteki başarıları için ne gibi avantajlar sağlayacağını gösterir. Gardner’ın ‘Çoklu Zeka Kuramı’nı okumanızı öneririm. Çocuklar, daha konuşmadan önce bile bize önemli bilgiler sunar. Örneğin, benim annem ve babam bu kuramı bilseydi, benim matematiksel zekamın kuvvetli, sözel-dilsel zekamın ise zayıf olduğunu fark eder ve beni ‘avukat ol’ diye yönlendirmezdi. Alfa kuşağının en belirgin özelliklerinden biri, otoriteye karşı gelmektir. Çocuğunuza bir şeyi öğretme hızınız ile akranlarının öğrenme hızları arasındaki farkı gözlemlemelisiniz. Bu yüzden öğretim yöntemlerinizi ve tekniklerinizi çocuklarınızı iyi tanıyıp acilen değiştirmeniz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.