Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    Güney Kore’den ABD’ye Evlatlık Verilen Çocukların Kök Arayışı

    Güney Kore’den ABD’ye evlatlık verilen çocukların kök arayışını keşfedin. Aile bağları, kimlik ve geçmişle yüzleşme üzerine dokunaklı hikayeler ve kişisel deneyimler. Bu yolculukta, kaybolmuş kökleri bulma çabalarını takip edin.

    Güney Kore'den ABD'ye evlatlık verilen çocukların kök arayışını keşfedin. Aile

    Güney Kore’den ABD’ye Evlatlık Verilen Çocukların Zorlu Arayışları

    Güney Kore’den evlatlık verilerek ABD’ye yerleştirilen çocuklar, hayatlarının bir döneminde köklerini ve geçmişlerini araştırma yoluna giriyor. Ancak bu yolculuk, birçok zorluk ve engelle dolu. Şanslı olanlar biyolojik ailelerini bulsalar da, kültürel ve dil farkları nedeniyle birçok psikolojik sorunla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Bazıları ise doğru bilgilere ulaşmakta güçlük çekiyor.

    AA muhabiri, “Güney Kore’nin Evlatlık Çocukları” başlıklı üç bölümlük dosya haberin ikinci kısmında, ABD’ye evlatlık verilen Güney Korelilerin ailelerini arama süreçlerini muhataplarıyla görüşerek, bu arayışın hayatlarına etkilerini uzmanlardan öğrenmeye çalıştı. Biyolojik ailelerini bulanlar için esas mesele, “kavuşmanın” ardından yaşanan zorluklar oluyor. Zira, bambaşka bir kültürde büyüyen çocuklar, kültürel ve dil farklılıklarıyla başa çıkmakta zorlanarak hüsran, öfke krizleri, büyük buhran ve kaygı gibi ruhsal çıkmazlarla karşılaşıyorlar.

    Evlatlık ailelerini arayan “yetişkin çocukların” hikayeleri genellikle çelişkilerle dolu olduğu için, çoğu, araştırmalarına nereden başlayacaklarını bilemiyor. Bu arayışa girenlerin ilk başvurduğu kaynak, evlatlık verilme sürecinde doldurulan belgeler. Çocukların evlatlık veriliş nedenleri ve aile bilgileri, bu belgelerde yer alması gereken bilgiler arasında. Ancak Güney Kore’de hazırlanan Korece belgeler ile ABD’deki İngilizce kayıtlar arasında büyük farklılıklar bulunuyor. Bu karmaşa, evlatlık verilen çocukların bir dedektif titizliğiyle kendilerini arama sürecinin sadece ilk aşamasını oluşturuyor.

    Bu “dedektiflik” sürecini bir şekilde tamamlayan yetişkin çocuklar, ilgili belgelere ulaşınca yeni bir sürprizle karşılaşabiliyor. İngilizce belgeler ile Korece belgeler karşılaştırıldığında, evlatlık verilme nedeninin kendilerine ve biyolojik ailelerine söylenenden farklı şekilde düzenlendiğiyle karşılaşıyorlar. Bu durum, istisna olmaktan çok yaygın bir hâl almış durumda.

    Bir sonraki aşamaya geçmeyi başaran evlatlık çocuklar, bu sefer de ailelerin maddi durumları ve sağ olup olmadıklarıyla ilgili bilgilerin kayıtlara yanlış geçirildiğini keşfediyor. Birçok çocuk, geçmişlerindeki eksik, yanlış veya uydurulmuş bilgiler nedeniyle bir aşamadan sonra kendi hikayelerini sorgulamak zorunda kalıyor. Çünkü çoğu belge, onları “evlat edindirmek” amacıyla hazırlanmış.

    Uzman Görüşleri ve Kişisel Hikayeler

    ABD’deki Boston College Üniversitesinde Gelişim ve Eğitim Psikolojisi Danışmanlığı bölümünde Doçent Dr. Oh Myo Kim, insanların kökenlerini ve biyolojik ailelerini merak edip aramalarının normal bir süreç olduğunu vurguladı. Ancak Oh Myo’ya göre, ailelerini arayan kişilerin, “evlat edinildiği ailelerle anlaşamama ya da ABD’de kendilerine yer bulamama gibi nedenlerle arayışa başladıkları” düşüncesi yanlıştır.

    ABD’de “Adoptees For Justice” adlı sivil toplum kuruluşundan, kendisi de bir evlatlık olan avukat Daniel Yoon, Güney Kore’nin Incheon bölgesinde doğduğunu ve 5 aylıkken ABD’li bir aileye evlatlık verildiğini belirtti. Yoon, kendisini evlat edinen annesinin sosyal hizmetler alanında çalıştığını ve bu çalışmalar kapsamında kendi biyolojik ailesini arayışını desteklediğini ifade etti. Babasının bu konuda daha isteksiz olduğunu vurgulayan Yoon, biyolojik aile arayışını sadece evlat edinilen kişi için değil, onları büyüten aileler için de zor bir süreç olarak tanımladı.

    Birçok kişi gibi Yoon, biyolojik ailesini aramaya başladığında, süreçle ilgili hem Korece hem de İngilizce çevirisi olan belgelerin fotokopisine ulaştı. Bu belgelerde hatalar tespit etti ve daha sonra Güney Kore ziyaretinde dosyaya ulaşarak iki sayfanın eksik olduğunu fark etti. Yoon’un hikayesi burada daha karmaşık bir hal aldı çünkü hukuk eğitimine sahip olmasına rağmen, “Hâlâ bunların ne kadarının gerçek ya da doğru olduğunu sorguluyorum.” dedi.

    Yoon gibi ABD’den evlat edinilen ve Adoptees For Justice’te Politika Yöneticisi olarak görev yapan Güney Koreli Amanda Cho, 1978’de evlat edinilerek ABD’ye geldiğini anlattı. Cho, kendisini evlat edinen ailesinin, biyolojik ailesini arayışına destek verdiğinden söz ederek, “Dosyama baktığımda ‘Güney Kore’deki biyolojik annemin, babamla ayrıldıktan sonra hamile olduğunu öğrendiği’ yazıyor. Evli değillerdi. Gençti, eğitim almamıştı ve yoksuldu. Biyolojik babamla birlikte beni evlatlık vermenin doğrusu olduğunu düşündüler. Yaklaşık 40 yıl boyunca hikayemin bu olduğunu sanıyordum.” diye belirtti.

    Arayışları sonucunda biyolojik ailesine ulaştığında, gerçeğin, dosyasında yazan bilgilerin tam tersi olduğunu öğrenen Cho, “Tüm hikaye tamamen uydurulmuştu. Beni evlatlık veren kuruluştaki kişi, bir hikaye yazmak zorunda olduklarını söyledi. Evlat edinmem için gerekli olan, inandırıcı ya da inanılmaz bir hikaye yazmaları gerekiyordu. Onlar da terk edildiğimi yazdı, sebebi buydu.” değerlendirmesini yaptı.

    Evlatlık ve Kimlik Sorunları

    ABD’deki ailesinin, olanları öğrendiğinde duygulandığını belirten Cho, “Bizi evlatlık edinen ailelerimizin, Güney Kore’de bir ailemiz olduğunu bilseydi, bizi evlat edineceklerini sanmıyorum. Sonuç olarak, her şey yalandı. Ailem aslında yoksul değildi, Güney Kore’de durumları gayet iyiydi.” dedi. Ailesinin, kendisini evlatlık vermeye “zorlandığını” düşünen Cho, biyolojik ailesine dair öğrendiği bilgileri ise şöyle anlattı: “Aslında bir çekirdek ailem varmış. Annem ve babam evliymiş. Ben onları bulmadan bir yıl önce biyolojik babam hayatını kaybetmiş. Onları 41 yaşındayken buldum. Öğrendim ki benden büyük 5 kız kardeşim varmış ve olay şu şekilde gelişmiş: Babamın, kendi ailesindeki en büyük erkek çocuk olması nedeniyle ailemin üzerinde erkek çocuk sahibi olmaları için bir baskı varmış. Bu yüzden beni evlatlık vermişler. Önde gelen bir ailelerdi sanırım. Aile işini devralması için bir erkek çocuk istemişler. Kız çocuk sahibi olmaya devam ettikçe sanırım babaannem, erkek çocuğu olmadığı için onlara kızmış.”

    Güney Kore’den ABD’ye 1972’de evlatlık verilen Jane Jeong Trenka’nın hikayesi ise biraz daha farklı. Hayat hikayesini, evlatlık olmasına ilişkin deneyimlerini ve biyolojik ailesini arayışında karşılaştığı zorlukları kitap haline getiren yazar Trenka, Müslüman ülkelerden bu şekilde evlatlık verilmediğini öğrendiğini ifade etti. Trenka, “Bunun üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı sitesinden kontrol ettim ve Müslüman ülkelerde bu durumun olmadığını gördüm. Gazze’de şu an olanlara bakınca, insanlar oradaki kimsesiz çocukları topluca evlatlık vermiyor değil mi? Bu yüzden çok etkilendim.” dedi.

    Evlat edinildikten birkaç ay sonra ABD’deki evlerine Güney Kore’deki bir anneden Noel hediyeleri geldiğini söyleyen Trenka, “Güney Kore’deki annem, yetimhanenin önünde, ona yaşadığımız yerin adresi verilene kadar ağlamış. Sonra sırf ondan kurtulmak için adresi vermişler. Teknik olarak evlat edinildikten 3 ay sonra Koreli ailemle bağlantım vardı.” diye belirtti. Kendini evlat edinen ailesinin, kimsesiz olduklarını düşündükleri çocuklar için hediye gönderen bu Güney Koreli anneyi dikkate almadığını ifade eden Trenka, “Bir ailenin çocuğunu alıp başka bir ülkeye göndermek korkunç.” dedi.

    Psikolojik Etkiler ve Zorluklar

    Güney Koreli evlatlık çocukların ailelerine ulaşamaması durumunda yaşadıkları zorluklara ilişkin çalışmalar yürüten Oh Myo Kim, yurt dışına evlatlık verilen çocukların dosyalarındaki bilgilerin çelişmesi ve arayışların sonuçsuz kalmasının, insanlarda hayal kırıklığına neden olabileceğini dile getirdi. Oh Myo, “Bu, günümüzde hala mevcut bir sorun. Bu konunun neden bu kadar zor olduğuna, neden dosyalarımızın kötü yönetildiğine, kaybolduğuna, bazen doğrudan değiştirildiğine ilişkin yoğun öfke, kafa karışıklığı ve hüsran var.” ifadelerini kullandı.

    Sürekli arayış içinde olmanın insan psikolojisi üzerinde farklı etkileri olabileceğini belirten Oh Myo, “Bu konu her zaman açık ve belirsiz. Bazı insanlar için psikolojik açıdan çok zor olduğunu düşünüyorum.” diyerek, evlatlık kişilerin depresyon gibi ruhsal hastalıklara eğilimli olabileceğine dikkat çekti. Evlatlık ve aile arayışı deneyiminin psikoloji üzerindeki doğrudan etkilerine dair çok az veri olduğunu vurgulayan Oh Myo, “Bana sorarsanız, bir destek mekanizmanız yoksa ve bu arayış içindeyseniz, rahatsız edici bir şey öğrendiyseniz veya önünüzde çok fazla engel varsa bu durumun anksiyete ve depresyon gibi hisleri şiddetlendirebileceğini tahmin ediyorum.” dedi.

    Zorlu uğraşlar sonucu biyolojik ailesiyle tanışanlar ise dünyanın öbür ucunda büyüdükleri için bu kez de dil ve kültür farklılığı gibi nedenlerle bağ kurmakta zorlanıyor. Yoon, doğduğu ülkenin kültürünü bilmeden büyümenin kendisinde uyandırdığı duyguları şöyle ifade etti: “Hiçbir zaman geri alamayacağım bir şeyi kaybetmiş gibi hissettim. Biyolojik aileleriyle tanışan evlat edinilmiş kişilerle bağlantı kurdum ve benimle paylaştıkları, bana hitap eden şeyler, hâlâ büyük bir kayıp hissi uyandırıyor. Kaybedilenlerin yerini alabilecek hiçbir şey yok.”

    Biyolojik aileleriyle bir araya gelen “yetişkin çocuklar” zorluklarla karşılaştığını belirten Yoon, “Hâlâ dil bariyeri var. İlişkilerde, anılarda ve bağ kurarken bir boşluk var. Bu, bana hitap ediyor çünkü büyürken bir çocuğun ihtiyacı olan sevgiyi ve ilgiyi alarak büyümüş olsam da hâlâ annemin nasıl göründüğünü bilmeyi, babamın sesinin nasıl olduğunu bilmeyi diliyorum.” dedi. Öte yandan, soyadını “Yoon” olarak değiştirdiğini dile getiren Daniel Yoon, “Bu, biyolojik ailemin soyadı mı bilmiyorum bile; ancak Güney Kore ile biraz bağ kurmamı sağladı.” dedi.

    Yoon ile benzer deneyime sahip Cho, biyolojik annesiyle tanıştığında, annesinin Alzheimer hastası olduğunu ve dil bariyeri nedeniyle iletişim kurmakta zorlandığını anlattı. Güney Kore’de büyüseydi Korece konuşacağını, ülke kültürünün bir parçası olacağını, Amerikan olmayacağını söyleyen Cho, şimdilerde bu kültürle bağ kurmak için Korece öğrenmeye çalıştığını, biyolojik kardeşleriyle görüşmeyi sürdürdüğünü aktardı.

    Oh Myo, Güney Korelilerin aileleriyle bir araya geldiklerinde bile karşılarına çıkan dil bariyerinin psikolojik etkilerine ilişkin, “Hayatınızın hangi noktasında olursanız olun, anne ya da baba, kim olursa olsun birincil bakım veren kişiden koparıldığınızda bu sizi etkileyecektir.” dedi. Bu durumun çocuklarda bağlanma sorunlarına yol açabileceğine işaret eden Oh Myo, evlatlık verilen çocuklardan bilmedikleri bir ülkede yabancı kişilerle duygusal bağ kurmasının beklenmesinin “çılgınca” olduğunu söyledi.

    Oh Myo, “Güney Kore’den evlatlık verme konusu tarih kitaplarında olmalı. Bu, ülkenin, tarihinin bir parçası ve hâlâ devam ediyor.” diyerek, doğduğu ülkeye dönen evlatlık kişilerin en çok tercüme ve psikoloji gibi konularda desteğe ihtiyaç duyduğuna dikkat çekti. Bu noktada, evlat edinilen kişiler, Güney Kore ve ABD’nin geçmişteki politikalarını eleştirirken, günümüzde biyolojik ailesini arayanlara sunulan desteği yetersiz buluyorlar.